29 Şubat 2012 Çarşamba

Bi Kadın Var #2

Bi kadın var 2
Oturma odasındaki eski moda rafta süslenişin gözümün önünde.
Ellerin saçlarında kabartmaya çalışıyorsun, 
Uğraşıyorsun, uğraşıyorsun, bir türlü tam istediğin gibi olmuyor,
Ben "tamam yeter" desem de için rahat etmiyor.
Çapraz köşeli aynada gözün bi karşında duran aynaya gidiyor, bir sağ taraftakine.
Karşındaki aynaya bakarken sağ taraftan da saçının, yüzünün sağ tarafını kontrol ediyorsun.
Heh işte o beklenen saçları geri atma hareketinde geldi.
Artık yüzünle oynamaya başlıyorsun. 
Bu sefer sadece karşındaki aynaya odaklanmış ve gözüne sürdüğün o zımbırtının fazla kaçmaması için dantel gibi işlemeye çalışıyorsun.
Ben kapıda dikilmiş seni izliyorum,
Gene geç kalkmışız, saat öğleden sonrayı çoktan geçmiş.
Biz yemek için dışarı çıkacaz.
Gözlerine sürme olayın bitince bana dönüp bir öpücük atıp tekrardan dönüyorsun aynaya.
Heeh işte. Çıktı o kırmızı ruj.
Sürmesen olmaz mı? Yakışmadığın değil bu dediğim. Yakışıyor. Çokta cezbedici oluyor fakat,
Bu işlerden anlamam ama şunu diyebilirim sana süt beyaz yüzün olduğu için rujun rengi biraz abartalı kırmızı gibi. 
Bu yüzden abartılıyor duruyor o süt beyaz güzel yüzünde. 
Belki biraz daha açık kırmızı olabilir. Ne dersin?
Genede sürmeye devam edip dudaklarını içeri çekerek ağzını açıp kapatıyorsun.
İyice yediriyorsun dudaklarına.
Bu sefer mutfaktan geliyor sesin "hayatım" diye.
Sesin duvarlara çarparak yankılanıyor evin soğukluğunda.
"Burası çok güzel ya burada ne yemekler pişiririm ben sana " diye devam ediyorsun ve "tabii yardım edersen" diye ekleyip hınzırca gülümsüyorsun.
Yüzümde bir gülücük açıyor demek istediğini altında yatanı anlayınca.
"Eşek sıpası" diyorum tam sarılacam.
Sesin bu sefer kapıdan geliyor.
İçinde bulunduğun "kimseye yakalanmayayım" duygusundan yüzünde bi tatlı telaş hakim.
Sanki küçük bir çocuğun boyunun eremediği dolaptan annesinin ona en sevdiği tatlıyı vermesini beklerken heyecanlanır da gözlerini açar bekler ya, aynı onun gibi bekleyip benden "hadi" lafını bekliyorsun.
Üstüne başına bakıyorsun tekrardan.
Gene o babetler ayakkabıların ayağında, ben artık alışmışım.
Ben kapıyı açtığımda sen kapının arkasına geçiyorsun çoğunda olduğu gibi.
Etrafa bakıyorum.
İçeride tatlı bir sabırsızlık.
Kapıyı tıklatıyorum.
Tekrardan kapıyı tıklatıyorum.
Arkasından zile basıyorum.
Açılmayan bir kapı.
Artık hunharca vuruyorum kapıya.
Apartman merdivenlerinde çınlıyor elimle kapıya yaptığım darbeler.
Ardından elim anahtarıma gidiyor.
Kapıyı yavaşça aralıyorum ve kapıya yaslanıyorum.
Ben kapıya yaslanmışım ve O an anlıyorum, 
belkide sen hiç yokmuşsun da ben kendi çaresizliğimde yaratmışım seni...

28 Şubat 2012 Salı

Yalancı Bilim Adamları...

Yalancı Bilim Adamları...
Zamanı geliyor az kaldı. En son iki buçuk ay önce çıktı diye hatırlıyorum "bilmem kaç ışık yılı uzakta yeni dünya keşfedildi" haberleri. Üç beş gün sonra tekrardan çıkacak bu haberler. Arkasından en fazla iki gün lafını yapacaz. "abi su varmış bu sefer, yok olum orada çok gümüş ve kömür varmış" gibisinden. Sonra kıraathanenin masasında "abi teknoloji işte adamlar gidiyor biz halen buralardayız amk" diye hayıflanmalar. Tabi sonrasında unutacaz neyin bile bulunduğunu adını bile bilmediğimiz, bilim adamlarının dünya diye adlandırdıkları şeyi. Bilim adamı olmak vardı anasını satayım. Atıyorlar ortaya bir laf sonrasında herkesi inandırıyorlar, birde üstüne ay sonunda maaşlarını alıyorlar Tabi olmazla olmaz olan keşfedilen şeyi süslemek, "200 yıl ışık yılı uzakta bulundu bir dünya su var hava var birazda" diyerekten. Her süsleme mesafe biraz daha uzuyor.
Ama kimse de sormuyor "Aga nasıl olur bu iş?" diye.
Valla onu bunu bilmem ama ben inanmıyorum çünkü en basitinden bir yere gidip gelme örneğini verecem artık siz hesaplayın.

27 Şubat 2012 Pazartesi

Ka kala kala kulala kamburleyle kap kup


Kitaplarda kâsiflerin kesfettikleri kâinat kurulurken, karsi karsiya kalan kaplanlar kunduzlara kükrer; keyiflesen kalin kalçali küheylanlar kisraklara, küp karinli kadanalar katirlara kisner; köpüklü kirilgan kutuplarda kefallar köpekbaliklarina karsi kalkanlasir; kara-kuru kaplumbagalar karabataklara kostaklanir; kör kösnüler kumlarda kipirdanir; kasagisiz, kayissiz karakaçanlar karacalarla, kirlangiçlar kelaynaklarla, kazlar kerkenezlerle, kediler kitmir köpeklerle kiristirirlar; kokarcali kiraçlarda köstebekler, kelebekler, koalalar kaçisirlar; kevenli kirlarda keçiler, koyunlar, kuzular kolsuz kepenekli Keloglan'in kavalina karsi kikirdarlar; kalçalari kalinlasan, karinlari kabaran kurdeleli kizlar, kadinliga karisirlar; Kozanli Kadir kemanini, Karsli Kadri kopuzunu, Kirklarelili Kipti klarnetini, Karadenizli Kudret kemençesini, Kemahli Kamer kavalini konustururken; kutnu kumas kostümleriyle kaldirimdaki kuryeli kalabaliga karisan kiz-kurusu kivrak Kübra kadin,
kaynanasi kasarlanmis kösnül Kadriye'yle koejde kol-kola kabarik kalçalarini kivirip, kimse kuskulanmadan Kernekli Kastelli'nin kuzeni Karaoglan'a karagözlerini kirpar, kiritirlar; kürdanlariyla kalem kaslarini köreltip koçeri klipleriyle kafalari karistirir, kizilca kiyametler koparirlarken, karagözleri kamastiran kumral kizlari Kamran'i Kazanova Kaan'a kakalarlar; komplimana karaktersizlerle kiristiran kafadan kontak kimi kadinlar, kabaran karinlarini kürtajla küçültüp kilibik kocalarini kandirirlar

26 Şubat 2012 Pazar

Keramet dostta değilmiş meğersem.


Hayatta iki şeyden hep korktum.
Birincisi herhangi birisine borçlu kalmaktan.
Başkasına gebe kalmayı bir türlü hazmedemedim.
Tamam insanın kötü günü olur dostlarıda yardım eder vesselam.
Ki insanın dostlarıda ister esasında yardım etmeyi.
İleride sende ona yardım edersin.
Dostluk budur değil mi ya?
Dostlar böyle günlerde belli olur değil mi?
İkinci korktuğum şey bunun yanında hiç kalır esasında.
Kötü gününde yanında olan dostunu, rahat çıkınca sallamamak.
İplememek.

24 Şubat 2012 Cuma

Bi Kadın Var #1

Delicesine fotoğraf tutkunu,
Sabahın köründe kalkıp benimle sokaklara çıkan,
Şehrin sessizliğini sadece ikimizin bozduğu,
Sabahın ilk ışıklarını elimizdeki makinalarla bekleyip,
Gün ağırırken şakır şakır makinanın shutterlarını acımazsızın saydırdığımız,
Uzun pozlama sırasında doya doya öpüşüğümüz,
Öpüşmeler uzasın diye diyafram değerini iyice kısıp 30 sn hatta bulb moduna alıp çekim yaptığımız,
Ansızın “Hassiktir ya bu ne böyle çok bokeh” diye iğrenç espri yapıp gülüştüğüm,


Bir kadın var ama nerde?

23 Şubat 2012 Perşembe

Ben kimim? ya da SEN?


Ben kendi egolarım uğruna sözler verdiğim kişileri bir çırpıda silen birisiyim…
Tatminlerim için tükürdüğümü yaladığımın farkına varmayanım…
Esasında bayada bencilim…
Ailemin belli bir sürelik daralmışlığında isyan edip,
Kendi kendimi dolduran,
Tabir-i caize gaza getiren ve önüne hedefler koyan,
Ama bunları rahata ulaşında unutanım…
Sıkıyı görünce pes eden,
Rahata gelince ağustos böceği edasındayım…
Ben dostlarımı en ağır şekilde kıran,
başım sıkışınca hemen arayıp yardım isteyen,
arkasından gene keyfim uğruna dostlarımı hiçe sayanım…
Söylediğim hep doğrudur diyen,
Ama yanlışı yapınca pişman olmayanım…
Sevgilimden ayrılınca hemen eskileri karıştıran, ya da yenilerle unutmaya çalışanım…
Birisinin kalbini kazanmak adına abidik gubidik şeyler yapan,
Hevesim geçince de umursamayanım…
Beni sevenin gururunu hiçe sayıp “beni kıskansında keyfim yerine gelsin” diyenim.
Birisine “kanka, kankam vs.” edasıyla yanaşıp,
Zamanın onunla iyi geçtiğini anlayınca kankalıktan çıkıp sevgili olanım…
Seviyorum diyerek, sevdiğimin hemen ardından işler çevirip,
Sevdiğim kişinin kızacağını bildiği halde köşe bucak saklayarak üç buçuk atanım…
Eleştiriye kapalı olan ve ağzına gelen ilk cümleyle cevap veren,
Kendi dediğimin olmaması üzerine kızıp öfkelenenim…
Ona buna laf söyleyip,
Onu bunu eleştirip ardından aynılarını yapanım…
Çevremdekileri başkalarıyla kıyaslayıp değerlendirenim…
Sevmediğim insanların arkasından konuşup,
Yüzlerine gülümseyenim…

Ben Kimim biliyor musun? 
Aslında ben yokmuşum da, sen, ben yazmışım gibi notlar tutuyormuşun kendi kendine…

13 Şubat 2012 Pazartesi

Hay s!ksinler sizin 14’ünüzüde, Şubat’ınızıda…


Herkes bi yalnızlar da, tekler de vs. 14 şubat geliyor sevgilim yok triplerinde… Gidip “tamam, şimdiden başlarsak 14 şubata kadar sevgili oluruz birlikte geçiririz, akşamına da sevişiriz” denildiğinde; “öfff salak” diye cevap vermeler?
Neyin peşinde sizin lan? Ya ne olacaktı?
14 şubat’ta sevgilim yok diye hayıflanmıyor musunuz? Eee Tamam işte 14 Şubatlık istiyorsunuz mk? Ne oldu?

6 Şubat 2012 Pazartesi

Mesajda son cümle kalıcıdır.

Hangi kadınla mesajlaşıyorsan mesajlaş farketmez. Hoş mesajlaşmaktan nefret ederim ama bazen mecbur kalınıyor. İşte bu durumlarda sakın ama sakın tartışma yaratacak bir cümle yazmamak gerekliyor. Çünkü her kadının genetiğinde vardır; algıda seçicilik ve seçicilikte kavga çıkartıcılık”. Ki bazen iki konu birden mesajda konuşulur o zamanlarda daha dikkatli olmak gerekir. Konunun yanlış anlaşılıp patlak vermesi muhtemeldir. Çok uzun zaman önce ben bunu kafamın en kolay ulaşılabilir bir bölgesine kazıdım, çünkü herhangi bir mesajlaşmada olası durum;
- ya tamamda o gün öyle dememiştin.