13 Mart 2012 Salı

Sosyal Medyada DüşünME Özgürlüğü

Sosyal Medyada DüşünME Özgürlüğü
Dün gece "yüksek zümreden" birisinin tweetlerini okurken tekrardan anladım eleştiri değil pohpohlamak önemli. Birisi demiş ki; "Senin yaptığın yanlış" sonrasında da olayla ilgili destansı tweetler atmış. Üşenmedim en az elli tane tweetini okudum. Düşüncelerini uygun ve açık bir şekilde dile getirmiş. Hatta kendisine göre yer yer yapıcı bile olabilir. Tamam buraya kadar her şey normal. Ama sorun burada başlıyor işte. Bu "Yüksek zümreden" diye tabir ettiğim kişi bilindik klasik sonla olayı noktalamış.
"Adını ver. Şu üniversitede okuduğunu biliyorum. Bostancı'da oturduğunu öğrendim. Adresini ver uğraştırma Mahkemede görüşecez seninle! Bulacam seni ibret olsun diye mahkemeye verecem" diye iki üç tweetle cevap vermiş olaya.
Ardından da;
"Yada Özür dile AFFEDEYİM. Sende özür dile affedeyim. Bak arkadaşın özür diledi AFFETTİM"

9 Mart 2012 Cuma

Otur Bayülgen SIFIR(!)

Selam, ben Rtük!! Çözdük ingilizceyi indirdik seni 2 haftalığına da olsa. Yok öyle GO AND FUCK demek falan! Elimizden gelse komple yasaklayacaz ama olmuyor işte. Billuru fazla bir insansın! Gençlere de kötü örnek oluyorsun. Kafalarını karıştırıyorsun koyunların Sayın Bayülgen. Durduk yere işimize alttan alttan çomak sokuyorsun. Bırak yönlendirme burası demokratik bir millet be adam! Doğru yolu gösterme elaleme elbet su akar biz yolunu yaparsız  onun. Rtük olarak bizi de her seferinde ters köşeye yatırıyorsun! Birde kendince önerilerde bulunuyorsun gençlere. Yok efendim neymiş;

"Blog açın düşüncelerini yazın paylaşın." Be adam sen kim oluyorsun da gençlere düşüncelerinizi dile getir diye yönlendirmede bulunuyorsun ha?

Neyin kafasını yaşıyorsun? Bırak gençler dünyadan bir haber yaşıyorlar zaten. Yumurta atan gençleri arada zapt etmek güç olsa da seslerini acılı biberle kesiyoruz. Yumurtacı, tinerci gençlerle uğraşmak zor zaten sende fiştekliyorsun, yol yordam gösteriyorsun. Sonra bunlar bizim başımıza patlıyor. Çünkü bu senin yaptıkların bize ters. Oturttuğumuz bir sistem var bulaşma. Koyunları uyandırma!

8 Mart 2012 Perşembe

Zeyna, Kadınlar Günün Kutlu Olsun.

Önsöz olarak ufak bir bilgi;
"8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi..." devamını vikipedia'dan okuyun! Bunu her kadın bilmeli ki ilerde bir gün "bu gün nerden çıktı" denildiğinde şakkadanak cevaplanabilmeli. Ben yazıma geçeyim.
Bugün keşke "Yok şiddet, yok şu kadınlar günü" diye isyankar takılanacağına çıkıp sokaklara 1 hafta boyunca etkinlik yapılmasını dilerdim. Bugün birlik olunabilinseydi. Böyle kenarından köşesinden olmasaydı da "vay be" dedirtecek aktivistlikte bulunulsaydı. 

Halen tv, radyo ve sosyal medya'da emekçi, sigortalı, ezilen, barbekücü kadınlar günü diye dillere gelip ister istemez ayrımcılık yapılıyor gibi geliyor bana! 

Kadınlar Günü işte... ha emekçi kadın, ha ezilen kadın, ha sigortalı kadın...

7 Mart 2012 Çarşamba

Anam Mim'lenmişim.

Anne beni fişlemişler. Etiket olmuşum güzel bir blog yazarına. Anne tamam hemen başlama güzel dedim diye, sevgilisi var zaten.  Missbone'u yazılarıyla takip ediyorum sadece. Bonbon ne desen haklısın. Mim'in üstünden 1 hafta geçti belki ama koşuşturmaca falan derken kusura bakma. Zaten mimlenme olayını yeni çözdüm. Ne olduğunu yeni anladım ki mimlendiğimi şans eseri anladım sen düşün artık. Bizim bakkal nuri abi söyledi en sonunda "olum mim seni takip eden görüşünü almak istediği bişi neyim öyle bişey veresiyen de kabardı kapat bi ara." dediğinde jeton düştü benim. Daha çömezim buralarda. Bir önceki kapattığım blogları saymazsak. Zamanla oturacak her şey sıkıntıya gerek yok.  Missbone mim'in ardından 5-6 yazı yazdı ben halen mimlenmişim cevap verecem. Ehh bana yani neyse;

1-Hayatınız filme çekilse adı ne olurdu ve soundtrackinde hangi şarkılar yer alırdı? 
Sabit rüzgar olurdu.

5 Mart 2012 Pazartesi

Kelebek etkisi bu olsa gerek!

Çıldıracam hatta delirecem. Son iki üç haftadır muayyen kadınlar gibiyim. Bi karın ağrısı eksik! En iyisi yazayım da belki biraz olsun kurtulurum. Psikolojik "anlat yavrucum" düşünceleri işte. 

Kelebek etkisi bu olsa gerek!
Kafamın her yerindesin. Nerden saplandın da atamıyorum anlamadım. Ne güzel hatıralarımın en derinlerinde kayboluyordun kısa zaman öncesine kadar. Belki kaybolmuştun ama hortladın işte! Ne güzel sünger çekmek üzereydim. Arada sırada "Keşke... Neden..." diye sorgulasamda! Son iki üç haftadır da sürekli sorgular oldum "neden böyle olduk" diye. "Salak ben Keşke...." diye başlayan binlerce cümle. Al sana bir tane daha, keşke bu kadarla kalsa ama işin daha boktan tarafı gece yada gündüz farketmez ne zaman uyursam uyuyayım rüyamda sen ve senin O'nu görüyorum! Seni gördüğüm yetmezmiş gibi birde o'nu görmem yeterince boktan. Ama bugün en son gördüğüm rüya hepsinden boktandı. 

Mekan Kuşadası; belkide herşeyin başladığı yer! Biraz düşününce herşeyin başladığı yer diyebiliyorum ama bu sefer yanımda "babam" var. Öyle almışız elimize biraları sahile gidiyoruz. Babamın göbeği önde biz arkada en sonunda denizi uzakta bir yerde görüyoruz. neyse vardık plaja ve "biraları tazeleyelim" dedikten sonra ben yöneliyorum bar kisfesine bürünmeye çalışmış yere.