30 Mayıs 2012 Çarşamba

İstanbul'un Ölüm Grubu (500T Otobüsü)

500 t

Tuzla-Cevizlibağ arasında gidip gelir.
240 Dakika sürer.
FSM Köprüsünü kullanır.
İstanbul'un en uzun mesafesini giden otobüs hattı.
500t için genel bilgi böyledir, ama bununla sınırlı değildir. Her İstanbul'lu bu hattı mutlaka bir kez tadacaktır. Bu hat şakaya gelmez. Bildiğiniz bütün otobüs taktiklerini geride bırakın ve dinleyin.

Dünya'da kaç tane otobüs hattı var acaba KITALAR ARASI sefer yapan...

3-5 dakikada bir duraklardan otobüs kalkar ama ara duraklarda her daim fazlasıyla doludur. Beklediğiniz durakta 3-4 tane 500t arka arkaya görme ihtimaliniz vardır. Bazen 1 dakika içinde 3-4 tane gelme ihtimalide vardır. Macera Avrupa yakasında Cevizlibağ'dan başlar ve taa ebesinin çorabına kadar yani Gebze'den önce Şifa mahallesinin içinden geçerek Yeni mahalle sınırında biter. Yada tam tersi. Aynı yolu otobandan gittiğinizde Kocaeli il sınırı tabelasını görürsünüz. İstanbul'un her tarafını görür büyük istanbul turu yapmış olursunuz. 

Muavinli zamanlarında -eskiden- birlikte muavine tepki ve posta koyar, gene birlikte bitmek bilmeyen arkalara doğru ilerlersiniz. Yol boyunca ayaktaysanız sıçtınız. Hemde ne sıçtınız! Sen sıçmadıysan başkası sıçtı çünkü arada o bok kokusu gelir burnuna! Ama korkmanıza gerek yok. Bayılmazsınız. Bayılsanız bile anlamazsınız. Hatta bayılsanız bile yere düşme ihtimaliniz olmadığından dolayı sizi görenler uyuyor sanır ve ellemezler. Yer yer ayaklarınız yerden kesilir. Ayıldığınızda, bayıldığınızın farkında olmadığınız için "hah, içim geçmiş" dersiniz. "80 kişilik" yazan tabelaya gözünüz takılır, güler geçer, içeride 150 kişiyle birlikte arabanın fren ve gaz tepkilerine göre hareket edersiniz. Sabahın 6-7sinde bile iklim koşullarına göre bu rakamı yakalamanız mümkündür. 

500 t
Yolcular artık ön kapıdan binemeyecek duruma geldiğinde devreye orta ve arka kapılar girer. Duraklarda ön kapı yerine orta ve arka kapılar açılır önce binecekler biner sonra inecekler iner. Bu devir teslimden sonra kapılar kapanıp, kapı arasında bir iki kişinin sıkıştığını görmeniz doğaldır. Yolculuklarına öyle devam edenler bile var. Sonrasında içeride elden ele dolaşan akbil curcunası olur.

500T'ler İstanbul'un en uçarı kaçarı arabalarıdır. Trafik ne kadar sıkışık olursa olsun yolunu bulur. Bi'nevi su gibidir. Eminim başbakanın arabası o trafikte olsa yol vermezler. 500T'lere itibar ve bol bol tırsma olduğu için herkes yol verir, sol şeritten kaptırıp gidebilir, bmw, mercedeslere kafa tutarlar, yer yer emniyet şeridinden sizi ulaşmak istediğiniz yere ulaştırmak için son noktadaki hızlara kadar çıkarlar.

500t
Yağmurlu havalarda dışarıda ne olduğunu merak edip göremezsin, dışarıdan otobüse bakınca da içeride var merak edersin. Camlar o kadar buğuludur ki "seks otobüsü" sanırsın. Eğer yağmurlu günlerde 500t otobüsüne binilecekse hiçbir zaman boştur diye düşünülmemelidir. Bazen buğudan dolayı boş zannedip sevinç yaşansa da kapılar açıldığında üzerine düşen konserve insanları görünce "kaderde varda düzülmek neye yarar üzülmek" tadında otobüse adım adım yaklaşırsın. Eğer içeride halen ayakta gidebileceğin yer varsa o otobüs "boş"tur. Kimi zaman sağlam bir şekilde binip, indiğinde nezle, grip kapıldığı da görülmüştür.

Sıcak havalar çok daha janjanlı seferler sizi beklemektedir. Her tür ter ve parfümle harmanlanmış koku genizlerinizden içeri işleyince insana narkoz etkisi yaratıyor. Hayatla bağınızı 15 cmlik açık camlardan sağlıyorsunuz. Eğer cam kenarında oturuyorsanız biraz daha şanslısınız, fakat güneşin konumu sizin taraftaki cama geliyorsa... Eridiniz.. Yapış yapışsınız... Tek tarafınız bronzlaşmaya başladı bile... Birde omzuna yıkılan adamın teri...

500t
Yolcularının %70i erkektir. Geri kalanı çocuk ve yaşlı teyzelerdir. Genç güzel hatun görme olasılığı dört yapraklı yoncaya rastlamak kadar azdır. Güzel hatun hiç yok değildir. Elbette vardır ama kalabalıkta kaybolurlar. Oturuyorsan ve uyuyor numarası yapıyorsan yaşlı teyzeler bu numarayı yemezler. Zaten 500T'ye bindiğine göre profesyoneldir. İngiltere Premier Ligi misali... Direk başına dikilir, sadece bakışlarıyla psikolojik baskıyı kurmayı başarırlar. Maksimum 10 dakika dayanabilirsin. Gerçekten uyuyorsan ilk fren yada virajda gelen sert bir dirsek darbesiyle uyanırsın. Sıkışıklıktan dolayı herkes istese de istemese de fordçudur. 

Yolculuk sırasında şehrin bütün zümrelerindeki insanların bulunduğu yerden geçersiniz. Her telden insanın o otobüse binme ihtimali vardır ve 500T yeri gelir askerlik gibi bir duruma dönüşür. Her telden insan görür ve tanışırsınız. Çuvallar, yatak, yorgan, tavuk, kurbanlık koyun arasında gitmişliğim de vardır. Cevizlibağ'dan binip son durağa kadar gidecekseniz,
Topkapı'da, herhangi bir işportacı,
Edirnekapı'da, muhtemelen Eyüp'ten yukarı yardırmış bir teyze,
Levent'te, geldiğinizde plazada çalışan iyi giyinimli köle,
Kavacık'ta, memleketin uç noktasından gelmiş şehirler arası otobüsten henüz inmiş elinde valizleriyle birisi,
Bostancı'da, bahtına ne çıkarsa,
İçmeler'den, tersanede çalışan birisinin... değişimli olarak yanınıza oturduğunu görebilirsiniz. 

500 t
Bindiğiniz anda yolculuk boyunca sabrınız sınanacaktır. Özellikle Avrupa-Anadolu arasında geçiş yapacaksanız o zaman işiniz çok daha zor.  Hele birde ayaktaysanız artık kaçarınız yoktur. 30 dakika sonra gözünüz döner. Yer kapmaya çalışırsınız. Yere oturmak en mantıklısıdır. Merak etmeyin kimse size yukarıdan bakmaz bu otobüste bu tür davranışlar olağandır. Yanık lastik kokusuyla biraz olsun rahat bir yolculuk sizi bekler...

240 dakika total süre yani gidiş geliştir. Fakat büyük bir yalandır. Ölçümlerime göre vardığım en kısa süre 2 saat 26 dakikadır. Zaman zaman 3 saat 20 dakikadan fazla süren yolculukların içinde bulunursunuz. Otobüsten inince oturup 10 dakika dinlenerek tramvayı atlatmaya çalışırsınız o sırada dünyanın varlığını sorgulayıp uhrevi duygular içine bile girebilirsiniz. 

Olur da bir gün bir çılgınlık edip 500T'ye binerseniz diye
Şimdi tüyo zamanı;

  1. Öncelikle Topkapı'dan binenler istikamet değiştirip Cevizlibağ'dan binmelerini şiddetle tavsiye ederim. Eğer Avrupa'dan Asya yakasına gidiyorsan, en boş olduğu ve oturma garantili olan tek yer Cevizlibağ. Tabi bu kış aylarında akşam iş çıkışı saatine göre değişebilir.
  2. Açılır gibi gözüken yada "şu camı açayım da hava alayım biraz" diye gözünüze kestirdiğiniz camları hiç ellemeyin. Açılmaz. Cam aralık ise en fazla o kadar açılıyordur. 15 cm aralıktan içeri giren havayı idareli kullanın.
  3. Şifa mahallesine girişteki rampada ardarda gelmiş en az iki adet 500t otobüsü mevcut ise sizi bir yarış beklemektedir. Yaklaşık 1-1.5 km'lik rampada formula 1 heyecanını ayağınıza getirir. Gidiş-geliş olan ve en fazla Monaco Grand Prix'si genişliği bulunan o rampada iki otobüsün yan yana geldiği an gençken yaşanması gereken 100 haz'dan birisidir.
  4. Sakın ama sakın dalgınlıkla 2-3 durak önce ineyim demeyin. İndikten sonraki o kurtulma hissi kursağınızda kalır ve tekrardan ölüm grubuna gireceğinizi bilmek hayattan kopmanıza yol açabilir.
  5. Gençler uyku numarası bu otobüste işlemez. Çünkü bunu kullanan genel kesimlerden biriside şuursuzca kalk teyzeye yer ver diyen insanlardır. Yemezler. Uğraşmayın. Kavga etmeyin.
  6. Şoförlerle dalaşmayın! SAKIN!
  7. Alternatif yolunuz yoksa uzak durun.
  8. Allah hepimizin yardımcısı olsun.
Not: Sevgilinizden ayrılmak istiyorsunuz ama bir türlü yolunu bulamıyorsanız 500T ile Cevizlibağ-Tuzla arasında gidip geri gelin yeter.

- unutmadan -



24 Mayıs 2012 Perşembe

Uzun Evliliklerin Sırrı

Burada evlilikle ilgili ahkam kesmeyecem elbette ama "bence" bir kaç tespit, belkide görüşümü bildirecem. Zaten her sitede "uzun evliliklerin sırrı" ile alakalı olarak bolca yazılar var. Hatta aylık çıkan her derginin içinde bile iki ayda bir tekrarlanan uzun evlilik anketleri, kelamları vs. vs...

Ben henüz evlenmedim, ucuna bile gelemedim, hatta etrafımdaki çoğu çift boşanmış durumda. Ama tespit yapmayacağım anlamına gelmiyor tabiki. Çünkü şöyle düşünün, belkide dediklerimi onlarda görmediğim için hepsi boşanmıştır? Neyse çok uzatmayacam belkide bu dediklerimi sevgilinizle uygulayabilirsiniz. Hem bir değişiklik olur. Zaten o sürekli başınızı koyduğunuz tek kişilik, ince yastığı bel altına alarak seviş seviş nereye kadar? Farklı şeyler de deneyin.

Kural 1: Yatağa Küs Girmemek
Tamam zaten bunu hepimiz biliyoruz ama uygulamıyoruz. Bunun üstüne pek bişey demeyecem, zaten kural ikinin yolunu yapmak adına mecburen yazdım. Ama ister istemez insan en çok sevdiğini öldürdüğü için gün olur seyran olur baya bi zaman gelir büyük bir kavga, trip vari şeyler olmaya başlaması doğaldır. Haliyle ardı ardına derken artık yatakta bile olmaması gereken küslükler başlar ki iş buraya geldiyse mutlaka ilişkiyi bir check-up'a sokmanın zamanı gelmiştir demektir.

En Önemli Kural 2: Tek Yastık.
Genelde hepimiz anneanne yada babaanne yastığı olarak biliriz. Böyle kolon gibi uzuncana ve bütün yatağı kaplayan kütük gibi yastık. Evliliğin anahtarı bu yastıkta yatıyor bence. Çünkü seviştikten sonra olsun, kavgadan sonra olsun kıçını dönüp yatma yastığa sarılarak uyuma olayını ortadan kaldırıyor. Mesela çatır çatır seviştiniz ve sonunda bitkin düşen vücudun isteği 3-5 dakika olsun dinlenmektir. Bu sırada biz erkekler, genelde yaptığımız hareket o şaşkoloz zaman diye tabir ettiğim zaman aralığında bilinç yerinde olmadığı için çoğu zaman yastığa sarılıp uyuruz. İşte anane yastığı bu salakça durumu ortadan kaldırıyor. O yastık aranızı birleştirir. Yeri gelir çiftlerin ikisi birden yastığı ortalarına alarak uyurlar (deneyin) Bence büyük büyük büyüklerimiz yastığa sarılıp yatmak yerine birbirlerine sarılıyorlardı. Öyle kocaman yastığın altına başlarını gömüp trip attıklarını da sanmıyorum! Yanındakinin canını sıktıklarını! Düşünün bir bakalım anane yada babaannelerimiz zamanında hayat bugünkünden daha rahat mıydı? Bir şeylere ulaşmak daha mı kolaydı? Tam aksine adamlar karne ile ekmek alıyorlardı! Bu kadar rahata varıp "Amaaaaan koy götüne" cümlesini kurmak yerine direniyorlardı sonuna kadar. Rahat bulup kıçlarını yaymıyorlardı... Bana anlatılıp benim duyduklarım yada eski filmlerden, fotoğraflardan gördüklerim kadarıyla baya bir zordu. Biz şimdi nostaljik diye farklı bi hava katıyoruz ama o zamanlara gitsek hemen kaçarız! 

Onlarda yer yer isyan edip belki birbirlerine bağırıyorlardı ama "Tek yastıkta kocuyorlar"dı... Kokuları ise ayrı ayrı yastıklar yerine tek yastığa siniyordu. Uyku sırasında soludukları kokular kendi kokuları yerine birbirlerinin kokularıydı. Bu yüzden birbirlerini benimseyip, bencil olmuyorlardı...

Bence evinizde tek yastık bulundurun. Bir farklılık olsun deneyin. Kaybedecek neyiniz var? Hiç yoktan fantezilerinizde çok yardımcı olur.