Üstünde benim gömleklerinden biri,
Saçlarını el yordamıyla düzeltmiş ama halen biraz pasaklı
Yüzüne baktığımda hiçbirini görmediğim
Bana bişeyler söylenirken gözlerinin içine baktığımda donup kaldığım
O bağırıyor ama, ben hiç mi hiç duymuyorum
Kaybolmuşum, dalıp gitmişim O'na.
Belki biraz ufak tefek,
Kimileri minyon diyor ama öfkelendiğinde önünde durulmuyor.
Bağırsın, çığırsın,
Rahatlasın.
Seviyorum onu delicesine.
Masaya elini vurduğunda irkiliyorum
Kendime gelip "efendim?" diyorum.
"Dinlemiyor musun beni sen!!!?" diyor.
Dalıp gittiğimi söylesem ne değişecek? Belki daha da kötü olacak.
"Dalıp gitmişim" diyorum.
Ortalık karışıyor iyice.
Bu sefer salak salak sarılıyorum iyice.
"Kahve istiyor musun?" diye soruyorum "yap bakalım" diyor.
Trip atmıyor ya tapıyorum.
Kavgada etsek zamanımızı trip atarak geçirecek kadar boşa geçirmediği için tapıyorum ona.
Kahveler bardaklardaki yerini alınca
"Anlat bakalım şimdi sakin sakin" diye konuyu tartışıyoruz.
Belki saatlerce konunun artısını eksisini konuşuyoruz.
Haklıyı haksızı aramadan,
"eee daha öncede böyle böyle..." diye başlayan cümleleri birbirimizin başına kakmadan
Önümüze en iyi şekilde nasıl yansıtabiliriz diye düşünüyoruz.
O anlık çözüm bulamasakta nasıl olsa üstesinden gelecez diye gülümsüyoruz kimi zaman.
"Ben duşa girecem" diye yanımdan ayrılıyor
Giderken hınzır hınzır gülümsüyor
Mutfak kapısından çıkıp gözden kaybolduğunda ardından yakalamak için fırlıyorum
ve o an elim bardağa çarpıp dökülüyor.
Koridora gidiyorum banyo yada diğer odaların ışıkları sönük
Ve ben o an anlıyorum;
Belkide sen hiç yokmuşsun da ben kendi yalnızlığımda yaratmışım seni...