Ellerin saçlarında kabartmaya çalışıyorsun,
Uğraşıyorsun, uğraşıyorsun, bir türlü tam istediğin gibi olmuyor,
Ben "tamam yeter" desem de için rahat etmiyor.
Çapraz köşeli aynada gözün bi karşında duran aynaya gidiyor, bir sağ taraftakine.
Karşındaki aynaya bakarken sağ taraftan da saçının, yüzünün sağ tarafını kontrol ediyorsun.
Heh işte o beklenen saçları geri atma hareketinde geldi.
Artık yüzünle oynamaya başlıyorsun.
Bu
sefer sadece karşındaki aynaya odaklanmış ve gözüne sürdüğün o
zımbırtının fazla kaçmaması için dantel gibi işlemeye çalışıyorsun.
Ben kapıda dikilmiş seni izliyorum,
Gene geç kalkmışız, saat öğleden sonrayı çoktan geçmiş.
Biz yemek için dışarı çıkacaz.
Gözlerine sürme olayın bitince bana dönüp bir öpücük atıp tekrardan dönüyorsun aynaya.
Heeh işte. Çıktı o kırmızı ruj.
Sürmesen olmaz mı? Yakışmadığın değil bu dediğim. Yakışıyor. Çokta cezbedici oluyor fakat,
Bu işlerden anlamam ama şunu diyebilirim sana süt beyaz yüzün olduğu için rujun rengi biraz abartalı kırmızı gibi.
Bu yüzden abartılıyor duruyor o süt beyaz güzel yüzünde.
Belki biraz daha açık kırmızı olabilir. Ne dersin?
Genede sürmeye devam edip dudaklarını içeri çekerek ağzını açıp kapatıyorsun.
İyice yediriyorsun dudaklarına.
Bu sefer mutfaktan geliyor sesin "hayatım" diye.
Sesin duvarlara çarparak yankılanıyor evin soğukluğunda.
"Burası
çok güzel ya burada ne yemekler pişiririm ben sana " diye devam
ediyorsun ve "tabii yardım edersen" diye ekleyip hınzırca gülümsüyorsun.
Yüzümde bir gülücük açıyor demek istediğini altında yatanı anlayınca.
"Eşek sıpası" diyorum tam sarılacam.
Sesin bu sefer kapıdan geliyor.
İçinde bulunduğun "kimseye yakalanmayayım" duygusundan yüzünde bi tatlı telaş hakim.
Sanki
küçük bir çocuğun boyunun eremediği dolaptan annesinin ona en sevdiği
tatlıyı vermesini beklerken heyecanlanır da gözlerini açar bekler ya,
aynı onun gibi bekleyip benden "hadi" lafını bekliyorsun.
Üstüne başına bakıyorsun tekrardan.
Gene o babetler ayakkabıların ayağında, ben artık alışmışım.
Ben kapıyı açtığımda sen kapının arkasına geçiyorsun çoğunda olduğu gibi.
Etrafa bakıyorum.
İçeride tatlı bir sabırsızlık.
Kapıyı tıklatıyorum.
Tekrardan kapıyı tıklatıyorum.
Arkasından zile basıyorum.
Açılmayan bir kapı.
Artık hunharca vuruyorum kapıya.
Apartman merdivenlerinde çınlıyor elimle kapıya yaptığım darbeler.
Ardından elim anahtarıma gidiyor.
Kapıyı yavaşça aralıyorum ve kapıya yaslanıyorum.
Ben kapıya yaslanmışım ve O an anlıyorum,
belkide sen hiç yokmuşsun da ben kendi çaresizliğimde yaratmışım seni...