19 Haziran 2012 Salı

Yal(ın)ızlık Tek kalmak değildir.

Mektubun Ön Yüzü

Kimi görsem, kime baksam, kimi dinlesem, kimi okusam yalnız. İstatistik tutsaydım sanırım her 4 kişiden 3ü tek başına bir ağlak modda. Ortak dertleride "Beni kollarına alacak sarıp sarmalasın olmadı kucağına alsın..." vs. vs. Hee birde ileti ve tweetlerden eksik olmayan aforizmalar. Hiç olmadı şu son zamanlarda yeni moda olan fotoğraf üzerine alt, orta, üst yazılı zımbırtılar. Hadi o da olmadı film kareleri, iki külahlı dondurmalar...

Tedavi görmesi ve bir an önce sevişmesi gerekenler ise sürekli çocuk patikleri, yakışıklı bir adamın kucağındaki çocuklu fotoğraflar vs. vs... paylaşan kişiler. Lan ölüyorsun sevgili sevgili diye ne çocuğu? Ne patiği? Artık yalnızlıktan saçmalamanın doruk noktası. Neymiş efendim "topluluk içinde bıdı bıdı..." "kimse beni anlamıyor bıdı bıdı" "Çevremdeki dinlemiyor...." Ya bırak allasen ya. Sırf laftasın amk! Başın belaya düşünce direk yardım istiyorsun vs... Kararlarını verirken ona buna soruyor doğruyu bulmaya çalışıyorsun... Her gün evine giriyor ve ailenle birlikte yemeğe oturuyorsun. Tatile planlarını samimi arkadaşlarınla birlikte gitmek istiyorsun.... vs. vs. Ama lafa gelince sırf aforizma için yalnızım diyorsun... Tamam ya yalnızsın amk!

Eğer tuvalete girdiğinde kapı yada telefon çalıp çalıp devam ediyor ve sinirin bozuluyorsa, şarap aldığında bardak kullanmak yerine şişeyi kafaya dikiyorsan, yattığında bacaklarının arasına yastık alıp uyuyorsan, balkonda unuttuğun patates ve soğanların yeşermişliğini hissediyorsan, manavda, reyonda kişisel seçimlerden dolayı arda kalan soğan, patatesler gözüne çarpıyorsa, hasta olduğunda tavana bakıp hayaller kuruyor ve bundan saatlerce sıkılmıyorsan vs. vs. yalnızsın demektir...

Belkide kimse kendisine şans vermediği için bu kadar yalnız? Bir kere olsun "evet" dese belkide kurtulacak. Ama bazı götler o kadar yüksekteki yalnızlığa mahkum. Daha doğrusu yalnızlık üzerinden laf salatası yapmaya mahkum. Çünkü bazı arkadaşlar iki sevgili arasındaki boşluğu yalnızlık zannediyorlar...

Mektubun Arka Yüzü

Yalnızlık bazen bildiğini okumaktır. Kendi doğruların uğrunda yürümektir. Belki yanlış belki doğru... farketmez, bunu yapmak istediğin için yapmaktır yalnızlık. Hayatta yapmak istediklerini yapmışındır, bazen şansın yaver girmiştir bazende zorlamışındır şansını... Sonrasında olanları düşünmeden, belkide sonrasında olanlara katlanırcasına...

Yalnızlık bazen uğruna emek harcayıp kazandığın şeyi ardından "eee şimdi ne olacak?" demektir. İçinden geleni yapmışındır ve bitmiştir. Olayların geçtiği zaman sürecinde görmüş, yaşamışındır herşeyi ama sonuna geldiğinde sakinlik, ginginlik vardır üstünde... Sorarsın kendi kendine... "ya şimdi?" diye.

Yalnızlık bazen kaderdir. Çocukluğundan beri bişeyler ters gitmiştir. Ya da öyle yetişmişindir ama aklın başına gelene kadar farkında olmamışsındır. Belkide istemediğin halde seçmişindir yalnızlığı... Zorunda kalmışındır...

Yalnızlık bazen ansızın çıkıp yürümektir. Gitmek... Hemde dilediğin yere engel tanımaksızın. Koşulları düşünmeksizin... Canın istemiştir ve gitmişsindir. Ankara, İzmir vs. yollarında bulmaktır kendini. Hele ki işleyen düzenin aksine, hafta içi gibi bir zamanda olursa fark edersin hayatı... Yaşamayı... Özgürlüğü...
M: siz hiç terkettiniz mi?
K: yani ardında bırakmak terketmekse belki ama, hiçbir zaman geri dönmemek üzere gitmedim.
M: tabağınızda yemek bıraktınız mı usta?
K: arkanızdan ağlar diye korkuttular bizi. bu yüzden hep bıraktık. çünkü isyan vardı hep ruhumuzda. en sevdiğimize bile. o yüzden hep sevdiklerimizi öldürdük zaten.
M: şimdi devam mı ediyoruz yani?
K: insan başka kimi öldürebilir ki sevdiğinden başka.
M: karşı taraf da bunu bekler yani?
K: karşı taraf da bunu ister, o yüzden kusursuz değildir hiçbir cinayet.
Yalnızlık bazen sevdiğini öldürmektir. O'nun hayatında olmasından memnunsundur esasında ama içeride bir yerde senden aldığı şeyler vardır. Seni kitler... Seninle adım atmak yerine seni sabitler. Gün gelir zincirlerini kopartmak zorunda kalırsın. Gidersin. Ama belkide bu bir gidiş değildir. O'nun orada kalmasıdır?

Yalnızlık bazen karabasanla mücadele etmektir. O kadar tek başınasındır ki günlerce kimseyle bile konuşmaya bilirsin. Yalnızlıktan konuşamazsın. Yeri gelir sadece bakkalla alış-verişindir diyalogların... Gece yatağa girersin, duvarlar üzerine çoktan yıkılmıştır zaten. Uyumadan önce karabasana seslenirsin "bu gece vaktin varsa gel" diye. Kendini umarsızca kollarına atarsın karabasanın...

Yalnızlık bazen iki güzel göğüsün arasında bulunmaktır. Belkide iki güzel kadının ortasında uyumaktır. Umursamazsın, belki bir daha hatırlamazsın bile. Kimisi için büyük bir şans olarak gözükse de o an bile "hepsi buymuş demek ki" diyebilmektir.

Yalnızlık bazen gideceğini bildiğin halde bir kadına "hoş geldin" demektir. Seni kişiselleştirir bir süre ama aklındadır hep başladığın nokta... Yani son nokta... Zamanı gelince masadan kalkan kadının arkasından bakarsın... Hayatında değişen bir şey olmaz. Kaldığın yerden devam edersin.
Bi arkadaş derdini anlatırken "inanmazsın kimse beni anlamıyor çok yalnız hissediyorum kendimi" dedi. Ben kendi yalnızlığıma inanamazken bir başkasınınkine inanmak zor oluyor. Çünkü kelimenin tam anlamı ile yalnızlık kelimesi bile yalnızlığımın yanında yalnız kalırken, seninkini anladığımı söylemek hakikaten bana haksızlık olur.
Yalnızlık bazen eğlencedir. Patırtı kütürtü olmadan sakin sakin. Kimsecikler yok. Belkide elinde bir bardak içinde vokta... Yada sevdiğin herhangi başka birşey. Keyfin yerindedir ve mutlusundur. Senin için yeterlidir. Keyfine bakarsın o anın. Nefes alıp verirsin bol bol... Tasvir edilirken duvar dayanıp ağlayan kadın/erkek fotoları değildir yani yalnızlık...

Yalnızlık tek kalmak değil, tek başına yürümektir...






12 Haziran 2012 Salı

Tavuk Rosto Hayali

Bana göre daha doğrusu benim en kolay ve pratik yaptığım yemekler arasındadır tavuk kızartması, sote yada haşlama veya artık sen ne diye adlandırırsan. Çünkü ben pek bi isim veremiyorum. Neyse geçende -üzerinize afiyet- öküz gibi acıkmışım açtım buzluğu donmuş hazır tavuk butlarını çıkarttım. İşin en meşakatli kısmı buzunu çözdükten sonra üzerindeki derisini yüzüp kemiği budundan ayırmak.. Yemeyi kolaylaştırmak amacıyla kemiği budundan gelende ayırırım. Neyse bir budu ayırdım ikinciyi ayırırken bu tavuğun olası hayatı  düştü aklıma;

Düşünsene tavuksun! Hatta civciv! Sarı sarı ortalıkta dolanıyorsun. Civciv gözünden bak etrafa çoğu şey senden büyük. Heidi'nin çiftliği gibi bir çiftliktesin. Sabahın köründe başlıyorsun cik cik gezinmeye. Kümesinden dışarı çıkıyorsun tepende kocaman beyaz bulutlar ve cam gibi havada parlayan güneş. Gözünün alabildiğince yeşillik bayırlar. İlerideki dağları görüyorsun tepelerindeki beyazlıklarla. Anne tavuğun ardından tek sıra yürüyorsun. Kardeşlerin arkanda veya önünde cik cik cik ede ede civarı tanıyorsun. Anne tavuk ne yiyiyorsa sende ona bakarak öğreniyorsun. Daha sonra ele avuca gelecek kadar olduğunda yaramazlıkların başlıyor. Kendisin büyük kümesin tepesine çıkabiliyorsun. Oradan yeşilliklerin üzerine atlarken kanatlarını çırpıyorsun. Bu senin ilk uçuş denemen! Belki kendini uçabiliyor sanıyorsun ama zamanla aklın başına gelip bir daha denemiyorsun bile. Bazen diğer tavuklar seni kovalıyor, 10-15 seri adım atarak kaçarken kullanıyorsun kanatlarını. Sonrasında duraksayıp demin kan ter içinde koşan sen değilmişçesine gene hiç bişey olmamış gibi gıdgıd edip otlanıyorsun. işte o an "ayağı kaldırımda sanan ama boşluğa basıp düşen kızın dramını, sonrasında hiç bişey olmamışçasına başı dik yürüyüşün" tattırdığı hissi anlıyorsun. Artık ergen bir tavuksun. Belkide aşık olacaksın yakın zamanda. Gözüne horoz kestiriyorsun. Daha sonrada yumurtlamayı öğreniyorsun. Her sabah 1-2 tane yumurtluyorsun. Çoğalmaya karar verdiğin ve gene yumurtladığın bir sabah üzerinden hiç kalkmıyorsun. Günlerce üstünde oturup sıcak tutuyorsun. Haftalar sonra yumurtalar çatlıyor yavruların başlıyor bağırmaya... cik.cik.cik... Onlara yol yordam öğreteceksin zamanla ama bunu için 1-2 günün daha var. Kendilerini yuvadan çıkartmaya uğraşan yavruları içeride tutmaya çalışıyorsun...

Derken telefonuma gelen mesaj sesiyle irkildim. Birden önümde duran çayı gördüm, bir elimle de doymuş karnımı sıvazladığımı farkettim. Bu da böyle bir yalnızlık anım... Deliriyorum evet.