Dün gece "yüksek zümreden" birisinin tweetlerini okurken tekrardan anladım eleştiri değil pohpohlamak önemli. Birisi demiş ki; "Senin yaptığın yanlış" sonrasında da olayla ilgili destansı tweetler atmış. Üşenmedim en az elli tane tweetini okudum. Düşüncelerini uygun ve açık bir şekilde dile getirmiş. Hatta kendisine göre yer yer yapıcı bile olabilir. Tamam buraya kadar her şey normal. Ama sorun burada başlıyor işte. Bu "Yüksek zümreden" diye tabir ettiğim kişi bilindik klasik sonla olayı noktalamış.
"Adını ver. Şu üniversitede okuduğunu biliyorum. Bostancı'da oturduğunu öğrendim. Adresini ver uğraştırma Mahkemede görüşecez seninle! Bulacam seni ibret olsun diye mahkemeye verecem" diye iki üç tweetle cevap vermiş olaya.
Ardından da;
"Yada Özür dile AFFEDEYİM. Sende özür dile affedeyim. Bak arkadaşın özür diledi AFFETTİM"
Ee tabi bu halktan kişimiz dayanamaz belkide biraz korkar ve özür diler. cevap ise şu şekildedir;
"Teşekkürler. Özür dilemek fazilettir. Bir daha yapma, Eleştir ama hakaret etme. Seni Affettim :)"
Yazıyı burada bıraksam bile yeterli bence.
"Yüksek zümrenin" cevapları kimine göre normal gelebilir. Ama bana göre biraz tehdit içeriyor. Yani zaten arkasındaki kamusal statü olmasına istinaden bunu tehdit olarak, güç olarak kullanıyor gibi geldi. Aynı kişinin böyle mahalle kıraathanesi dilinde ve yer yer "senin acizliğin, senin salaklığın" ifadeleri de mevcut. Peki bu hakaret olmuyor mu? Otu boku "hakaret" olarak algılayıp milletin üstüne adalet korkusu salmak ne diye? Senin "hakaret" olarak algıladığın ne? O bile belli değil ki?
Kamusal bir alanda "bu kötü olmuş, burada yanlış yaptın" dersin/yazarsın, ardından "vay kamuyu nasıl kötülersin sen be adam! mahkemede görüşürüz." Yuh ne oldu da mahkemelik olduk?
Bir şarkıya "bu çok kötü şarkı" dersin/yazarsın, şarkının sahibi çıkar "ürünümü kötülüyor, kötü reklam yapıyor mahkemede görüşürüz." Hayda...
Bunun x kişisi, y kişisi olması değil dert ettiğim. Tanınmış kişiler karşısında hakkımızdan bi haber olmamız. Böyle durumlarda öyle bir hal aldı ki millet olarak mahkemeden korkar olduk. Oraya çıktığımızda 1-0 yenik sanıyoruz kendimizi. Böyle mi olması gerekli? Yazmayalım mı? Konuşmayalım mı?
Twitter ve facebook'a yazılanların ardından herkes birbirini mahkemeye verir oldu. Artık oralarda bile yazarken millet 2-3 defa düşünüyor "ulan acaba başıma bişey gelir mi adam tanınmış birisi?" diye. İçindeki korkuya yenilip herifin ister istemez koyunu oluyor. Sadece ama sadece haklarını bilmediği için.
Bugün öğrendim mesela;
Sosyalmedyatv'yi izlerken Avukat Gizem Tan anlattı. Daha doğrusu anlatmaya çalıştı her ne kadar M.Serdar Kuzuoğlu abimiz cümlelerin arasına dalsa da az buçuk bişeyler öğrendim.
Gizem TAN'ın anlattıklarından yola çıkarak;
Twitter'da hakaret etmek genelde takipsizlikle sonuçlanıyor. Süreçte şu şekilde işliyor. Mesela sen birisine Hakaret ettin yada eleştiri yaptın da o hakaret olarak algıladı,
- Önce bilişim suçlarına seni şikayet ediyor,
- Ardından B.Suçları savcılığa yazıyı gönderiyor ve evinde arama yapılıyor bilgisayarına el koyuyorlar. Arıyorlar tarıyorlar twitter'da attığın ip ile uyuyor mu diye,
- IP tespiti yapılıyor bilgisayar geri veriliyor, bu seferde savcılık San Francisco'da ki savcılığa yolluyor yazıyı,
- San savcısı bunu tutup twitter merkezine gönderiyor takip edin bakalım bunun IP'sini istiyorlar Türkiye'den bi bakın yollayın diyor.
Burada dananın kuyruğu kopuyor işte. Çünkü Twitter sözleşmesinde bir madde var ve bu madde sayesinde üye olan herkes kabul etmiş sayılıyor twitterda bu madde sayesinde bütün yükten kurtuluyor. O madde;
- Twitterı kullanıyorsanız yazdıklarınızı, ettiklerinizi kontrol etmek zorunda değiliz.
diyerekten kurtuluyor. Dava düşüyor ve takipsizlikle sonuçlanıyor.
Tabi işin başında savcı;
- insan hakları düşünce özgürlüğü,
derse en başında olay çözülüyor ve mahkemede açılamıyor.
Ohh tamam şimdi saydırırım her önüme gelene demeyin. Çünkü şöyle bir şey de var;
- Eğer hakaret yada hakaret edildiğini sanan kişi devleten birisiyse, -bakan, başbakan, vali- o zaman takip edilerek twitter cevap veriyor.
Facebookta işler çözüme varıyor ama o da emek istiyor.
Facebook twitter vs icat edildi ama sanki bize yük oldu. Daha rahat ifade etmek adına buralarda yazanlar, yazdıklarını yayınlayanlar olsa da bize artık dert olmaya başladı. Orada yazma, burada yazma, buna bişey deme. Sus! Sus! Sus! Koyun olduk korkutulmaktan! Hele ki "Mahkemeye veririm seni" diyerek korkutulmaktan daha kötü ne olabilir ki? Kafes içinde özgürlüğü yaşamak için dayatmalar! Görüşlerimizi bildirmeyelim, kötü olmuş demeyelim istemeye istemeye dayatılana tamam diyelim!
Okan Bayülgen'den bu sosyal medya hakları adına bir program bekliyorum/z. Gerçi o okuyacakta, görecekte vs. ama elbet bir gün olur yapılır. Zaten yapsa yapsa anca O yapar. Bu tür işlere adam akıllı zaman ayıran tek kişi o çünkü.
Mesela aklıma takılan soru;
- Kapatılmaya çalışılan sözlüklerde twitter gibi bir madde içerse rahata kavuşma imkanı var mıdır?
- Eğer böyle bir madde eklerse özgürlüğüne kavuşmuş olur mu? (bence olur)
- Böyle bir madde ekleyebilir mi? Ekletirler mi?
Neyse biz genede sosyal medyada düşüncelerini bildirirsen "düşünme özgürlüğü!" diyelim ve kapatalım konuyu.
Not: Bazı yazılar tamam, gerçekten zincirleme küfür tamlaması şeklinde. Onların peşinden gitmek gerekli. Ama bu yazdıklarım eleştiriyi kendi lehine küfür gibi algılayıp sorun çıkartanlara ego tatmincilerine ithafen...
Twitterı kullanıyorsanız yazdıklarınızı, ettiklerinizi kontrol etmek zorunda değiliz.
YanıtlaSilBunu bilmiyordum.:) Ama süpermiş.:)
Bende bilmiyordum ama amiyane tabirle böyle ya da buna yakın bişey işte. Gene de durduk yere palazlanmamakta fayda var :)
Sil